Bibercik Deniz Muharebesi

Bibercik Deniz Muharebesi, 1645-1669 Osmanlı-Venedik Savaşı'nda evre.

Bibercik Deniz Muharebesi
1645-1669 Osmanlı-Venedik Savaşı

Venedik kadırgası
Tarih27 Ocak 1647
Bölge
Bibercik adası açıkları, Ege Denizi
Sonuç Taraflar birbirine üstünlük sağlayamadı
Taraflar
Venedik Cumhuriyeti Venedik Cumhuriyeti Osmanlı İmparatorluğu Osmanlı İmparatorluğu
Komutanlar ve liderler
Venedik Cumhuriyeti Tomasso Morosini  (ölü)
Venedik Cumhuriyeti Giovanni Battista Grimani
Osmanlı İmparatorluğu Koca Musa Paşa  (ölü)
Osmanlı İmparatorluğu Kara Musa Paşa
Güçler
20 kadırga, 3 kalyon ve 15 yelkenli 51 kadırga, 2 küçük gemi ve 15 nakliye gemisi
Kayıplar
4 kadırga hasar gördü 1 kalyon ağır hasar gördü

Koca Musa Paşa komutasındaki Osmanlı donanması ile Tommaso Morosini komutasındaki Venedik donanması arasında 27 Ocak 1647 tarihinde (Eğriboz güneyindeki) Bibercik adası açıklarında yapılan deniz muharebesinde her iki donanmanın da komutanları öldü.

Muharebe öncesi değiştir

Koca Musa Paşa komutasındaki Osmanlı donanması 1646 yılında Resmo'yu kuşatan Osmanlı ordusuna destek sağladı ve 13 Kasım'da kalenin fethinden sonra Hanya'ya döndü.[1] 8 Ocak 1647'de ise 51 kadırga, 2 küçük gemi ve 15 nakliye gemisiyle İstanbul'a dönmek için Hanya'dan ayrıldıysa da dönüş yolunda fırtınaya yakalandı ve 6 kadırga, 2 küçük gemi ve 5 nakliye gemisini yitirdikten sonra 25 Ocak'ta Bibercik adası civarına ulaştı.[2]

Muharebe değiştir

20 kadırga, 3 kalyon ve 15 yelkenliden oluşan 38 parçalı Venedik donanması ise Osmanlı donanmasını yakalamak amacıyla Eğriboz civarındaydı. 24 Ocak'ta ise Osmanlı donanması Eğriboz güneyinde Bibercik adası açıklarına ulaştı. Venedikli Amiral Tommaso Morosini kalyonuyla doğrudan Koca Musa Paşa'nın baştardasını hedefledi. Bunun üzerine, Musa Paşa da bu kalyonun üzerine birkaç kadırga gönderdiyse de Morosini'nin kalyonunun şiddetli top ateş bu kadırgaların yaklaşmalarına olanak tanımadı. Bunu gören Koca Musa Paşa kendi baştardasıyla hücum ederek Morosini'nin kalyonuna rampa etti. Bu sayede birkaç Osmanlı kadırgası da Venedik kalyonuna yanaşmayı başardı ve ilk çarpışmada Venedikli Amiral Morosini başından vurularak öldü.[3] Türk askerleri kalyona çıkmayı başardılar ve Venediklilerin direnişine rağmen gemiye Osmanlı bayrağı çektiler. Ancak bu sırada Kara Musa Paşa da bir kurşun isabetiyle öldü. Bu çatışmalar sırasında Venedikli Komutan Giovanni Battista Grimani de donanmanın geri kalan bölümüyle Osmanlı donanmasına yaklaştı.[4] Bunun sonucunda top menziline giren Osmanlı kadırgalarının çekilmelerinden istifade eden Morosini'nin kalyonu da üzerindeki Türk askerlerini de beraberine alarak kaçmaya muvaffak oldu.[5]

Muharebe sonrası değiştir

Kaptan-ı derya Koca Musa Paşa'nın ölmesinin ardından bu göreve eski Yeniçeri ağası ve Defterdar Kara Musa Paşa atandı. Yeni Kaptan-ı derya Osmanlı donanması'nı İstanbul'a götürürken, Venedik donanması da Kandiye'ye döndü.

Muharebe belirleyici mahiyette olmasa da ve iki taraf birbirine üstünlük sağlayamasa da, iki donanmanın da komutanlarının ölmesi açısından önemlidir. İnebahtı Deniz Muharebesi'nden (1571) bu yana ilk kez bir Kaptan-ı deryanın bir deniz muharebesinde çarpışırken ölmesi bu mevkiye atanan ardıllarını daha temkinli yaptı. Öte yandan, hala kadırga ağırlıklı Osmanlı donanmasının da kalyon ağırlıklı hale gelmiş Venedik donanmasından ateş gücü ve top menzili açısından geride kalmaya başladığı görüldü. Bununla birlikte Osmanlı donanmasının kadırgadan kalyona geçişi Merzifonlu Kara Mustafa Paşa'nın sadrazamlığı (1676-1683) döneminde 1680'den sonra mümkün oldu.

Kaynakça değiştir

  1. ^ "Büyük Osmanlı Tarihi", Joseph von Hammer, c.10, s.86
  2. ^ "Naval wars in the Levant, 1559-1853", R.C. Anderson, Princeton University Press (1952), s.130-131
  3. ^ "The Middle Sea: A History of the Mediterranean", Viscount John Julius Norwich, Random House (2010), s.346
  4. ^ "Venice, Austria and the Turks in the 17th Century", K. Setton, American Philosophical Society (1991) — ISBN 978-0-87169-192-7, s.146
  5. ^ "Türk Silahlı Kuvvetleri Tarihi / Girit Seferi (1645-1669)", ATASE Yayınları, Ankara (1977), s.38-39