Bağlaşımcılık teorisi

Bağdaşımcılık kuramı ya da bağlaşımcılık teorisi bir zihinsel hal ile kendisinden hemen sonra gelen hâl arasında bağ kurulduğu ve zihinsel süreçlerin bu sekilde kurulan bağlarla işlediği fikrine dayanmaktadır. Bütün zihinsel süreçler bağımsız psikolojik unsurlar (idealar) ve bu unsurların kombinasyonundan oluşmaktadır. Bu psikolojik unsurlar duyuların deneyimle edindiği duyumsamalardan, bir başka ifadeyle, basit idealardan, yani en temel hislerden oluşmaktadır. Bu temel hisler arasında zamanla kurulan bağdaşımlarla zaman içerisinde daha karmaşık zihinsel haller gelişir. Ve insanin butun bilgileri, bu bağdaştırma süreçleri yoluyla, yani duyusal deneyimler sonucunda edinilmektedir. Bağdaşımcılığın felsefedeki deneyimciliğin (empiricism) ve duyumsamacılığın (sensationism) bir sonucu olarak doğduğuna inanılmaktadır. Bağdaşımcılık fikri özellikle insan bilgisinin kökenlerini ve doğasını açıklamada kullanılan geniş kapsamlı felsefi bir temel olarak görüldüğü gibi psikolojide özellikle öğrenme kavramının açıklayan geleneksel kuramların temeli olarak da kullanılmaktadır (örneğin: Davranış Bilimcilerin Davranışçı Kuramları). Ayrıca, bilimsel yöntemin temeli olarak da görülmektedir (örneğin: Hume'un ele aldığı gibi, nedensellik kavramının temelinde yatanın arka arkaya gerçeklesen iki olay arasında kurulan bağdaşım olduğu fikir).

İdeaların (yani nesnelerin basit zihinsel görüntüleri ve görüntüsel olarak temsil edilemeyen soyut kavramlar) bağdaştırıldığı fikrini ilk ortaya atan İngiliz filozof John Locke'tir. Fikri benimseyen diğer isimler arasında David Hume, David Hartley, Joseph Priestley, James Mill, John Stuart Mill, Alexander Bain ve Ivan Pavlov gibi düşünürler gelmektedir.